Salas Barınak Balık Restaurant

Yalçın Metin

Nisan 2012'de gittim ilk kez, o zamandır da gidemedim aslına bakarsak fakat çok iyi anılarla hatırlıyorum mekanı. Bir defa İstanbul'un dışından çıkmak, o köy yollarını arşınlamak insana acayip iyi geliyor, Karadeniz'e, Trabzon ekmeği satan fırınlara, alçacık damlı evlerin arasına ayak basıyorsunuz, içiniz ferahlıyor, üstüne bir de Barınak Restaurant'ın denize nazır manzaralı salonuna ismim atınca " dünya hala varmış " diyor insan. Bira içip patates tüketmiştik baharın sıcak günlerinden olunca, aç değildik fakat yöre masalar hep taze balıklar, salatalar ile dolu idi, inanırım lezzetlerde yerindedir. Değilse dahi bir " OH " çekmek için gerçekten gidilir o yollar.

AYasin3

Rumeli Feneri'nde her vakit aynı kaliteyi sunan Fener'deki balıkçı barınağına ve Boğazca'ın Karadenizle icatma anına tanıklık ettiğiniz güzel balıkçı. Aksamayan servisi, güzel mezeleri, harika manzarasıyla birleşince Boğazca'ın bu en tepe noktasında olmazsa olmaz bir mekan haline gelebiliyor. hakikaten de ortalama 10 km uçurumıçapta başka rakı-balık yapılabilecek mekan bulmak zor. 3. köprünün açılmasıyla beraber yeni başlamış olacak olan trafik yoğunluğundan iyi mi etkilenebileceğini kestirmek güç olsa da yolunuz buralardan geçerse kolaylıkla oturup yemeğinizi içip söyleşi edebileceğinizi güze bir yer. Önemli artları Kredi Kartı geçmesi, balıkçıların ve meyhanelerin çoğunda olan sizi kazıklama niyetlerinin olmaması. Fiyatlar her neyse menüde, hesapta da aynı fiyatlara maruz kalıyorsunuz.

32irem_

Rumelifeneri'ne daha çocukken gittiğimde etkilenmiştim ilk gittiğimde çok etkilenmiştim. seneler geçti ama her gidişimde hala ilk gidişimmişçesine etkileniyorum. Boğazcaın en uç sınırı Rumelifeneri'nden boğazcaın sona erdiği, Karadeniz'in başladığı o uçsuz bucaksız denizi izlemek çok etkileyiciydi. Son yıllarda burada Barınak'ı keşfettik. Barınak, bayağı uzun merdivenlerden çıkılan, balıkçı barınağını ve görkemli manzarayı tepeden bulan salaş havası olan, irice bir balık restoranı. Girişteki dev akvaryumda kalkanlar ve mersin balıkları, yengeçler içinde yüzüyor. son olarak gidişimizde, öğlen 1 benzer biçimde gittiğimiz için cam kenarında yer bulduk. Bu kez mezeye ağırlık vermeye ve şayet yer kalırsa balık yemeye karar verdik. Meze tepsisindeki her şey lezzetli fakat bizler midye dolma, patlıcan salatası, deniz börülcesi ve levrek marine'i tercih ettik. Ve doğal ki yanında Yeni Rakı. Rakının yanında su içen ben kayınpederimin de teşvikiyle sodaya döndüm son yıllarda öneririm. (fakat kebapta rakının yanında vazgeçilmezim acılı şalgam o ayrı.) Ben midye dolma deyince İzmir yahut Çeşme usulü karabiberli midye dolmadan şaşmıyorum fakat istanbul'da bu yapılmadığı için artık şansa ne gelirse keyfina bakıyorum. Barınaktaki midye dolmanın tadı da iyiydi içinin imajsü de. İçinin imajsü diyorum çünkü bir çok yer çamur kıvamında midyeyi dolduruyo. Son zamanlarda patlıcan salatasına sardım. Ve buradaki çok lezzetliydi. Deniz börülcesine pek saygınlık etmememe karşın keyfina baktım. Tadı tuzu o denli yerindeydi ki, hemen hemen yarsıcaklıknı çaktırmadan ben yedim. Salatamız duble geldi. Taptaze otlardan yapılmış güzel bir salataydı. esasen bence bir salata önce göze hitap etmeli. şayet göz okey verirse damak gözü kapalı seviyo salatayı. Ara sıcak olarak, tereyağında karides, kalamar tencere, midye tencere ve balık kavurma söyledik. tüm bunlar lezzetliydi. Özellikle midye tencere ve levrekte yapmış oldukları kavurmayı denemelisiniz. Tatlı olarak ortaya kaymaklı kabak tatlısı ve ayva tatlısı istedik. İkisi de gatey güzeldi. Sonuç, Barınak şehre uzak fakat Karadeniz'e yakın. Yemekler şahane. Yolunuz düşmese bile bir halde yolunuzu -özellikle gündüz vakti- düşürün ve bu görünüm karşısında rakınızı yudumlarken yediklerinizin tadını çıkarın. ayrıca bizler 16.00 civari kalkarken ulus daha yeni yeni restoranı doldurmaya başlıyodu.

Katy Wayn

Mekan kategorisine bakmadan diyebilirim ki burası benim İstanbul'da gittiğim en fakat en güzel yer. Orası İstanbul mu kabul edebilirsiniz fakat kâğıt üzerinde öyle minimumından. 3. Köprünün bu bölgeyi metropolleştirecek olma fikri tüylerimi diken diken ediyor. Burası İstanbul Boğazcaı'nın Karadeniz'e açılımının Avrupa tarafının tam köşesinde, bir balıkçı barınağının arasında. isminı da buradan alıyor esasen. Masanın hangi tarafına oturduğunuza nazaran ya Karadeniz ya Boğazca görüyorsunuz. Kesişim kümesi de barınağın ta kendisi. Mekanın iç dizaynı güzel; ağlar, balıklar, ahşap döşemeler, odun sobası... Sigara içilen ve içilmeyen bölümler ayrı. Bu güzel fakat içenlere bir torpil yapılmış olsa gerek ki onların tarafta şömine de var. Mutfaklarından çıkan her şeyin hakkını verdiklerini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Balık mevsimsel bir mevzu olduğu için gittiğiniz zamana nazaran değişmiş olur elbette fakat tereddütsüz ne geçiyorsa içinizden sipariş edin. fakat o mutfakta meydana getirilen bir şey var ki kendine özel paragraf ayrılmasını her şeyiyle hak ediyor: balık kavurma. Mevsimin taze iri etli balıklarından yapıldığı için her gittiğinizde farklı bir balıktan yapıldığını görebilirsiniz. Çocuğu balık yemeyen aileler için de ülkü, et sac kavurmadan tek ayrımı balıkla yapılması olduğu için çocuğunuz anlamayacaktir bile balık bulunduğunu. Ben kendisini görür görmez çok heyecanlandım ve resimını çtakım İnternet sitesi'te paylaşmam icap ettiğini algı edene kadar masaca halletmiştik kendisini :) Yok mu kötü yanı derseniz ancak uzak olması. fakat ben sırf orada balık yeyip dönmek için gittim, tekrar olsa tekrar giderim. Gitmişken Rumelifeneri Köyü'ne de bir merhaba verip biraz turlamayı dikkatsizlik etmeyin ;)